Cihan Dura

Atatürk’e göre Millî Mücadele’nin iki amacı neydi, izlenecek hareket hattı hangi belgelerle saptanmıştır?

Sorunun yanıtını Atatürk bizzat kendisi veriyor [ATANAME (2019): Millî Mücadele, 5]:

MillIî Mücadele’nin amacı, milletin “tam bağımsızlığını” ve kayıtsız koşulsuz “egemenliğini” temin ve devam ettirmektir.

Millet dış bağımsızlığını elde edebilmek için izlenmesi gereken hareket hattını “Misakı Millî” ile ifade etmiştir.

Millî egemenliğini elde edebilmek için izlenmesi gereken hareket hattını ise “Teşkilâtı Esasiye Kanunu” ile saptamıştır. Büyük Millet Meclisi’nde 1 Kasım 1922’de verilen karar yeni Türkiye devletinin mahiyetini bir defa daha teyit etti. Misakı Millîmizin hedeflediği gayeye ordularımızın zaferleri ile ulaştık. Bu maddi başarı siyasi olarak 24 Temmuz 1923’te Lozan’da kesin olarak kabul edildi.

Görüldüğü gibi Millî Mücadele’nin iki amacı, hareket hattının da iki belgesi var.

Atatürk, hareket hattını çizen Misakı Millî ile Teşkilatı Esasiye Kanunu (Anayasa) hakkında geniş bilgi de vermiştir. Bu bilgilere Ataname’nin Dizin kısmından, ilgili terimlere ait maddeleri bularak ulaşabiliriz. Örneğin Misakı Millî (Millî Misak, Ulusal Ant) için, 12 ayrı sayfaya, Teşkilatı Esasiye Kanunu için, 8 sayfaya gönderme yapılıyor.

Bunlardan, kitabın 110. sayfasında yer alan, “Devletimiz” dergesinin -her iki belge hakkında bilgi veren 8., 9. ve 10. yöneltilerini aşağıya alıyorum:

– … Bugün geçmişte olduğundan daha güçlüyüz; geçmişe oranla daha büyük bir yaşamsal yeteneğe ve kudrete sahibiz. Bu üstünlüğü sağlayan nedir? Bunun gerçek sebepleri, iki prensibin anlamında saklıdır. Bu prensiplerden biri tam bağımsızlığımızın güvencesi Misakı Millî, ikincisi egemenliği kayıtsız şartsız ulusun elinde tutan Teşkilâtı Esasiye Kanunu’muzdur.

-Misakı Millî adı altında tanıyarak, gerçekleştirilmesi uğrunda bütün ulusun hayatlarını feda etmeyi göze aldığı kurtuluş beratımızın kudret, kuvvet ve mahiyeti ne ise, saltanatı kaldırdığımız 1 Kasım 1922 kararının da değeri ve önemi odur. Misakı Millî, vatanın dış düşman karşısındaki durumunu ve konumunu belirleyen kutsal bir prensip olduğu gibi, 1 Kasım 1922 kararı da yüzyıllardan beri cehalet ve sapkınlığın koruyucusu, talihsizlik ve uğursuzluğun babası bulunan ve ulusumuz için iç ve daimî bir düşman olan bireysel saltanata ve onun temsil ettiği uğursuz bir idare şekline yöneltilmiş kutsal bir silahtır.

-Milli egemenlik ve onun dokunulmazlığına kefil olan bugünkü idaremizin şekil ve mahiyeti; yalnız gelecek mutluluğumuzu değil, belki onurumuzu, namusumuzu ve bütün manevi niteliklerimizi güvence altına alır. Zorlayıcı olayların sevk ve etkisi altında toplanan yüce Meclis’imiz, bu devlet ve milletin şekil ve mahiyetini en kesin bir biçimde belirlemiş ve Teşkilatı Esasiye Kanunu ile onun kesin hükümlerini doğrulayan ve güçlendiren 1 Kasım 1922 kararını oy birliği ile kabul ederek, yeni Türkiye devletinin esaslarını koymuştur.

*

Atatürk “Millî Mücadele’nin amacı, milletin “tam bağımsızlığını” ve kayıtsız koşulsuz “egemenliğini” temin ve devam ettirmektir” diyor.

O zamanın açık gerçeği şudur ki, milletin “tam bağımsızlığı” ve “egemenliği” temin edilmiştir.

Bugünün açık gerçeği ise ne yazık ki, şudur: Temin edilen tam bağımsızlık ve millî egemenlik devam ettirilememiştir!

Neden?

Çünkü: “Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılamazsa, kazanılan zaferler kalıcı olmaz, az zamanda söner.”

Azim ve Karar, 09.07.2020

By admin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir