Mahiye Morgül

27-28 Haziran 2020 Üniversiteye giriş sınavı kazasız belasız yapıldı diyecektim ki, olmadı, 12 öğrencinin sınav bitmeden yarım saat önce dışarı çıkartıldığını öğrendik.

Yürekler pır pır, acaba yanlış soru var mıydı, acaba çalınmış soru var mıydı?

Alıştırıldık, bekliyoruz. Biz mi bekliyoruz küresel eğitim piyasasının devleri mi bekliyor? Ne oldu, bu sefer sınava şike sokamadılar mı? Küresel efendilerin beklentisine göre velilerin merkezi sınavlara güveninin sarsılması gerekiyor.  YÖK kaldırılsın ve serbest sınav piyasasına geçiş için “talep bu yöndedir” diye gündem yapılabilsin diye güvensizlik ortamının yaratılması gerekiyor. 

Küresel piyasaya göre eğitim modeline geçiş öyle pat diye olmuyor. Dünya Bankasına istediği kadar taahhüt (GATS) versin birileri. Sat sat, kapat kapat, demekle olmuyor, ulusal direnç noktalarına takılıyorlar.

Eğitim piyasasına geçişin gereği olarak merkezi sisteme bağlı çalışan ne varsa bir bir lağvedilmesi gerekiyor. SPAN (geçiş şirketi) danışmanları Ankara’da YÖK Dünya Bankası Dairesinde işin başındayken 1996’da MEB Matbaası kapatıldı, soru kitapçıkları özel matbaada basılmaya geçildi, iptaller yaşandı, soru kitapçıkları birilerine sızdırıldı, vb. Sınav skandalları GATS görevlisi Tansu Çiller’le başladı. “Piyasacı sisteme geçiş” için istenen güvensizlik ortamı ustaca hazırlandı. Sınavlara güven kalmadı.

1996’dan beri güvensizlik devam ediyor. Eğer bu yıl sınav güvenli yapıldıysa, yani yol açıcıların önü bu yıl tıkandıysa, korkarım darbe bile yaparlar yolu açmak için.

Hüseyin Çelik’i bulup ona sormalı. O biliyor. 28 kriter hazırlamıştı 2006’da, merkezi lağvediyoruz diyememişti de “Desantralizasyona geçtik” demişti. Eğitimi küresel piyasanın ihtiyaçlarına göre düzenliyoruz diyen Ziya Selçuk da aynı kadrodan Talim Terbiye’nin başındaydı.

EĞİTİMDE EMPERYALİST PROJENİN TEMEL FELSEFESİ BUDUR

Müfredatların içini boşalt, böl parçala, parçalarını bir daha parçala, diplomaları itibarsızlaştır, bilgiye erişimi sanallaştır, sınav ve sertifika piyasasına geç…

Yaratılan güvensizlik ortamından beklenen şudur; fakülteler kendi sınavlarını kendisi yapsın diyecekler. Fakülte hocaları oturup giriş sınavı hazırlamaz, onu serbest piyasada kurulan soru bankaları ve sınav şirketleri yapar, bundan piyasa kazanır. Bir fakülte hangi sınav şirketine “denklik” vermişse adaylar orada sınava hazırlanır orada sınava girer. TOEFL gibi.

Eğer İstanbul’da bir mühendislik fakültesini istiyorsanız onun sınav şirketi başkadır, Ankara’da mühendislik fakültesi istiyorsanız onun sınav şirketi başkadır. Biri olmadı diğerinin sınavına gireyim derseniz ayrıca para ödeyeceksiniz. Sınırsız sınav hakkı verecek, 6 ay sonra isteyen “şimdi hazırım” derse yine sınav olabilecek, yine sınav parası verecek. Ama gördüğünüz gibi devlet güvencesinde değildir.

Piyasa kuralıdır, bilgiye erişim gittikçe pahalılaşacak. Soru bankasından en yüksek fiyatla soru satın almanın yolları her zaman vardır; hatırlayalım ABD’de ünlü bir aktör oğlunu Harward’a sokarken böyle bir skandal yaşandı.

Küresel kaos rüzgarı estiriliyor, farkındasınız. Her gün gündem değişiyor, kafalar allak bullak, çünkü mavi balinaya yutulmamız için bulanık ortam gerekiyor. İştahlarını kabartan şey şu 15 milyon eğitim çağındaki çocuğun velisine harcatacakları para!

İçinde doğru dürüst bilgi olmayan derslerle sistem zaten SOS veriyor, hiç anlatmayayım. Ekmeğin içi boşaldı, yemeye devam ettik. Kitapların içi boşaldı okutmaya devam ettik. Reddetmeyi bilmiyoruz, sonuçlarını ne olarak göreceğimizi düşünmüyoruz; artık başımıza ne gelirse bize müstehaktır.

İşte devam eden bir mahkememiz. Hangi veli biliyor çocuklarını mavi balinalar yutmasın diye oda tv’de mavi balinalı bir ders kitabını eleştirdiğim için editörüm Barış Terkoğlu ile birlikte bana ticari zarara sebebiyet vermekten dava açıldığını? MEB tarafından onay verilmemiş böyle bir kitabı okula sokan müdüre ve öğretmene soruşturma açılmıyor ama kitabı eleştiren bana açılıyor. Yani mavi balina mesaj veriyor; çocukları mavi balinaya karşı duranı da yutarız, diyor.  Piyasaya devredilen eğitim işte budur; çocukları dev şirketler yutmak istediğinde direnen olmasın diye etrafa korku vermeleri gerek. Göreceğiz, hakimlere güveniyoruz.

BAROLAR TÜRLÜ TÜRLÜ OLUNCA

Parçalamaya “çoklu eğitim” ile başladılar. Parçalı eğitim diyemediler “çoklu zeka” dediler. Parçalı Baro diyemiyorlar Çoklu Baro diyorlar. Avukatlar protesto ettiler. Haklıdırlar, daha önce yapılmalıydı.   

Metin Feyzioğlu’na “5544 /2006 sayılı Mesleki Yeterlilik Kurumu yasası hukuk dışı yollarla meclisten geçmiştir, bu kanun sizi de yiyecek” dediğim zaman bana verdiği cevap baronun resmi sitesindedir. “Yasa dışı bir durum yok” diye cevap verdiler. Şimdi barolara ben ne diyeyim?

Şeriat hukuku kursları veren baro da açılacak. Kaç imza yetiyorsa çok daha fazlasını bulurlar. Bakkal dükkanı açar gibi hukuk fakültelerini bunun için açtılar. O kurstan sertifika alanlarla şeriat mahkemesinde hakim-avukat olunacaktır. El Ezher’den denklik anlaşmasını Abdullah Gül yaparken de susmuştunuz. Şu anda İslam Enstitülerinde Şeriat Hukuku dersleri var ve hocaları oralardan geliyor, farkında değilsiniz. Baroda onlar bu dersi verir. Geri kalan şudur; talep varsa şeriat mahkemesi de kurulur. İşte piyasaya göre parçalı/çoklu hukuk. Güle güle medeni hukuk…

Parçalı eğitim geldiğinde direnmeyenler sıra parçalı hukuka geldiğinde direnemezler.

Parçalı eğitim, parçalı sınav, parçalı hukuk… Bu sertifika piyasasından kim kazanacak?

Kaybeden Türk halkı oluyorsa, kazanan kim?

Evet. Fakültelere giriş eğer sınav şirketlerine devredilirse bundan kim kazanır?

Azim ve Karar, 29.6.2020

By admin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir