Mahiye Morgül
Şan olsun diye yapılacak başka ne iş var diye bana danışılacak olsa, derim ki:
Önce 1204 İstanbul istilasında Ayasofya’yı soyan kör korsan Yahudi Dandolo’nun taşını ordan kaldıralım. Çünkü onun adının yazılı olduğu yerde namaz kılınmaz. Korsan Dandolo’nun taşını Venedik Dükalığına memleketine gönderelim.
(Bkz. https://tr.wikipedia.org/wiki/Ayasofya)
Dandolo’nun Venedik’e götürdüğü dört adet Dor At heykelimizi de Venedik Meydanından getirip tekrar eski yerine, Bizanti (*) Okulu Aya Sofya’nın karşısına koyalım. O atlar Ayasofya’mızı ve İstanbul’u (538) isyancılardan kurtaran muzaffer İskitdor süvarilerinin atlarıdır.
(Bkz. https://tr.wikipedia.org/wiki/San_Marco_Bazilikas%C4%B1ndaki_at_heykelleri)
Atlarıyla yüzerek Üsküdar’dan karşıya geçen Oğuzlu süvariler Hıristiyan ayaklanması denilen o isyanı bastırdılar. Kahraman atlarımız artık daha fazla Venedik’te mahzun bırakılmamalıdır.
Sonra… Dandolo’nun Ayasofya kütüphanesinden çalıp götürdüğü Arşimed’in altın kaplama geometri kitaplarını isterim.
Sonra… ABD’deki Özgürlük heykelini de isterim.
Süveyş Kanalı için Paris’te yaptırdığımız bu heykelin adı bile ASYA’dır. Kanal biteceği zaman İngilizler kanalın proje mimarı Kahire valisi Sait Paşayı öldürtüp “İslamda kadın heykel yoktur” diyen İngiliz yanlısı bir vali getirdiler ve bitmiş heykeli mahzene attılar. Paris’in masonları onu Nevyork masonlarına hediye gönderdiler. Bizimdir, geri istiyorum.
(Bkz. https://www.turizmaktuel.com/haber/28-ekim-1886-dan-beri-ayakta-ve-o-nu-osmanli-yaptirdi
Sonra… Bodrum’dan Atina’ya kaçırılan “Karyatidler” adlı sekiz adet Bodrumlu Teyzemizi isterim. Karyalı teyze; tieze /tid!
Onlar bizim Amiral 2.Artemis’in Yunan donanmasını batıran kadın savaşçı teyzelerimizdir. Bodrum Artemis Anıt Müzesinin duvarlarından sökülüp Atina’ya götürüldüler. Osmanlı’nın Atina vilayetinde İngiliz konsolosluğu yapan bir görevli İngiliz kaçakçısı tarafından kaçırıldılar. Teyzelerimizin iki tanesi de İngiltere’dedir.
Sonra… Akmenid (Pers/Sümer) İmparatoru Oğuz Beyi KURUŞ’un kızı AY Opa EYUB Sultan kimdir, anlatırım.
Başoğuzlu 1.Toros (Darius) ile Pers İmparatoru Kuruş’un kızı AYOPA 1.Artemis’in oğlu Serhaz’ın otağ kurduğu EYUB (Eyüp) Sultan’a, ana kraliçe Artemis’in köleleri kurtaran AY-Ana sıfatı nedeniyle buraya onun adının verildiğini bilerek, Osmanlı padişahlarının dahi burada kılıç kuşanma törenlerinin yapıldığını, tıpkı Oğuzlu töresindeki gibi bu kılıcın Atina ve Romalı köle tacirlerine karşı kuşanıldığını bilerek, bu Oğuz töresine göre paralarında helal ekmek (BUĞDAY) resmedildiğini anımsayarak, ikibinbeşyüz yıllık KURUŞ adlı Türk parasının üzerinden 2005 yılında kaldırılan kutsal BUĞDAY resmini geri koyarım, ve;
Sonra… Antik çağda Atina’yı dize getiren Toros kralımızın ve Ayopa kraliçemizin kaya mezarlarının bulunduğu Rize’de (Miletosun başkenti) denize bakan Sirahoz ve Ayane çevresini sit alanı ilan ederek, bu tepeleri altın arayıcılarının delik deşik etmelerine mani olurum. Bu kaya mezarlar bizim üç bin yıllık vatan tapularımızdır. Ve, buralardan yabancılara arsa satışına yasak koyarım.
Sonra… Ayasofya’yı 538 yangınından sonra daha görkemli hale getiren Miletoslu mimar İSİDOROS’un büyük Oğuz beyi Toros’un soyundan geldiğini tarih hafızamıza yazarım.
Sonra… Bütün bu gerçek tarihi tüm sınıflarda Türkçe ve Tarih ders kitaplarına yazarım.
Çocuklarımız gerçek tarihimizi bilsin. Örneğin, Eyub Sultan erkek sultan değildir, kadındır, kraliçemizdir. Oğluyla beraber Atina’ya sefere giden Farsça “kutlu asker” Arta-Mis anamızdır.
Oğuz töresinde mübarek bir evlat yetiştiren anaların heykeli dikilir, adı kütüphanelere bilimevlerine verilir. Efes Artemis Kütüphanesi de Ayasofya Bizanti Bilgeler Okulu da onun adını taşıyor. Beykoz’da (Oğuz/Koz Beyi 1.Toros’tan adını aldı) taht kurup ordularının tahta köprü üzerinde karşıya geçişini seyrettiği yerde de isim bıraktılar, Otağ kurdukları EYUB yerleşiminde de isim bıraktılar.
Onlar Sasani krallarının atalarıydılar, Türkmeneli kraliçesi Leyla Zeynep Sultan’ın da, VI.Mitridate ile ortaya çıkan (Mitracı Bedreddinilerin atası) vatan için ölümüne direniş töresinin de, borç köleliğini yasaklayan Hz.Muhammed’in de atalarıydılar. Bilim yapmak ibadetti, domuz eti yemezler, sünnet olurlar, gusül abdesti alırlar, temizlik imandandı, birbirinin derdini paylaşıp çözüm üretmek için Cuma namazıyla cem olurlardı. Davetle gidilen yer değildi Cuma, töreye aykırı yapılan işler varsa doğuracağı sıkıntıları akil adamlardan duymak için Cuma’ya gidilirdi.
Bugün, töreye aykırı onca iş yapılırken, başta Oğuz beyi Kuruş gibi kendi paramızın değerini korumak yerine borç köleliği sistemine geçerek, hatta kişisel kredi kartıyla yabancı bankalara borçlanmak gibi, sarı öküzü de verdikten sonra, sadece namaz kılmak hangi sıkıntıyı halledebilir ki! Hele DİB yayını Kuran Kursu kitaplarında bugün şiddet dahil onca yanlış varken, Diyanet başkanı Ali Erbaş’ın arkasında namaz kılmak bilmem ne kadar uygundur?
Hele ki geometrinin kaldırıldığı bugünkü eğitim sisteminde kuruluşu geometri dahil bilim öğretmek üzerine olan Aya Sofya’da bir bilim dersliğinin dahi olmaması Fatih’in anısına ne kadar saygıda kusur ettiğimizi göstermez mi?
Sadece namazı ölçü alarak tarihimize sahip çıkamayız, yanlış ediyoruz.
Bilinen öyküdür. Afrikalı kabile reisinin eline İncil’i vermişler, gözlerini yummuş İsa’ya duaya başlamış, yıllar sonra gözünü açtığında bakmış ki kendi elinde İncil, ayağının altındaki toprak ise Avrupalı beyaz köle tacirlerinin olmuş.
Azim ve Karar, 24.7.2020
(*) Bizanti: Farsça Bilim Yapanlar.